La la la la , merhabalar merhabalar :)Filmimiz Cesaretin Var mı Aşka? ve yazımızı Edith Piaf'ın şarkısı ile başlatıyorum.(Louis Armstrong'u unutmayalım ki bence o daha güzel söylüyor.)Sıcak bir Fransız filmi Jeux D’enfant. Aslında yazıya çok iğrenç başlamıştım yok cesaretin varmı güray kök fasikülü bitirmeye kadar gittim.İnsanın ruh haline göre şekilleniyor yazı.Tepem attı da o yüzden.Ya millet sevgilisinden çeker bende arkadaşlarım sevgililerinden çekiyorum.Arkadaşım ilk defa bir kızla bir haftadan uzun çıkıyor bende bu yüzden olabildiğince alttan alıyorum kızı ama illallah(böylemi yazılıyordu?) ettirdi.Sabah yürüyüşe gidiyorum gitmeden önce arkadaşıma uğrayıp uyandırıyorum , oda yürüyüşün sonuna doğru geliyor falan.Olay neden Sena seni uyandırıyor diye başladı sonra niye bu kadar samimi konuşuyorsunuza kadar gitti.Ya zaten çocuğun cıvık bir şey olduğunu kızda biliyor ee bende pek ciddi biri değilim öyle olunca konuşmalar bebeğimli oluyor.Neyse dedim sevgilisi kıskanmıştır , sabahları gitmiyorum artık bu seferde arkadaş benle yürüyüşe gelmeye başladı.Kız bu seferde her gün görüşmek zorunda mısınız.Ben sevgilimle her gün görüşmüyorum zaten falan , yani kızın her konuda trip atabilitesi var.Neyse yazının burasına kadar bile okuduysanız (sağ olun var olun :D )artık filmimize geçelim.
Filmin adı ''Cesaretin Var mı Aşka?'' ama aslında gerçek adı bu değilmiş.Öğrenince sanki aşk olmasa satmaz falan kaygısına mı düşüyorlar bu insanlar diye hayıflandım.Filmin gerçek adı ‘Çocuk Oyunları’ .Filmde çok sevdiğim fransız kadın oyuncu Marion Cotillard(Sophie Kowalsky) başrolü Guillaume Canet(Julien Janvier) ile paylaşıyor.Marion ''Kaldırım Serçesi'' filmi ile oscar ve altın küre kazanmıştı.Filmde Edit Piaf'ın kırk yaşından sonraki yaşamını anlatıyordu.(bu filmi en kısa zamanda bloğa taşımalıyım.)Hala hatrınıza gelmedi ise Kara Şövalye yükseliyordaki ''Talia Al Ghul (Miranda)'' diyeyim , hatırlanmayacak biri değil çünkü.Guillaume'nin ise daha önce hiç bir filmini izlemediğim için şimdi oyunculuğu hakkında yorum yapmayacağım ama güzel ağlıyordu.
Hikaye taa küçüklüklerine dayanıyor.Julien'in bir sabah annesinden aldığı süslü atlı karıncalı kutuyu(belki bir ismi vardır ama ben bilmiyorum.) sürekli aşağılanan kolonyalı Sophie'ye vermek istiyor.Ve böylelikle aralarında bir bağ kuruluyor.Bu kutuyla birlikte Cap ou pas cap? (Var mısın, yok musun?) diyerek başlayan bir iddia doğuyor.Kutu kimdeyse karşıdaki onun dediğini yapmak zorunda.Tabi bunlar normal çocuklar değil camdan ben manyağım diye bağır gibi şeyler istemiyorlar birbirlerinden.Düğün masasını devirmek , okul servisini içinde servis amca yokken boşa alıp göndermek gibi şeyler.Tabi büyüdükçe istenen şeylerde de değişiyor.İç çamaşırıyla matematik sınavına girmek , arabanın üstünde öpüşmek , okulun popüler çocuğunu tokatlamak. (o çocuk popüler miydi bilmiyorum tanıtımda popüler olduğu yazıyor ama bence şaibeli o popülerlik).Aralarında aşkın nasıl olduğunu ben anlayamadım açıkçası.(hayır millet dünyanın en iyi melankoli filmlerinden demiş falan ama ya kelime anlamı konusunda sıkıntısı var ya da ben kütüm.başka açıklaması olamaz .).Neyse sonuçta bunların arasında çocukluktan gelen arkadaşlık zorlu bir aşka dönüşüyor.Yalnız çocukluk çağlarını izlerken ana sınıfında pamuk prenses olduğumu hatırladım(bunu tüm çevreme söylemişimdir , nasıl hoşuma gittiyse.) ama tam prensin beni öptüğü sahnede fotoğrafın bir kısmı yanmış.Hayır yani olması gereken sahne yanınca içine oturuyor insanın.(evet konuyu dağıtmakta üstüme yok.).Çocukluk yıllarında daha ilk tanıştıkları dönemde Julien'in annesi çok hasta onlar birbirlerin bağlanırken annesinin durumu da gittikçe kötüleşiyor.Ve annesi öldüğünde babası tokat attığı , oğlundan uzak tuttuğu Sophie'yi arayıp oğlunun yanında olmasını istiyor.O geceden sonra on yıl daha birlikte yatıyorlar , haliyle filmde on yıl ileri sarılıyor.Bunlar -sanırsam- üniversite sınavı gibi bir şeye hazırlanıyorlar.Ama Julien'in pek umurunda değil.Babası bunun sebebinin Sophie olduğunu düşünüyor ve ''ya ben ya o'' gibi hiç söylenmeyecek bir şey söylüyor.Julien babasını bırakıp Sophie'nin yanına gidiyor ama kızda okuldaki kızla kırıştırdığı için kızgın çocuğa bu yüzden gitmesini söylüyor ve Julien kendini derslere veriyor.Sophie'den uzaklaşıyor artık geleceğimiz değil iki gelecek var bir yıl görüşmeyelim diyor ama o bir yıl oluyor dört yıl.
Dört yılın sonunda bir gün Julien Sophie'nin çalıştığı kafeye gidiyor ve akşam kendisine önemli bir teklifte bulunacağını söylüyor.Yalnız böylesine garip bir sahne daha izlemedim ben.Kıza evlenme teklifi eder gibi ki gibisi fazla.Baya ben aşık oldum falan diyor sonra bir şey sordu orasını hatırlamıyorum ama evlenme teklifiydi ya .Kız evet diyor oğlan kalkıyor evet dedi diyor herkes alkışlamaya başlıyor.Sonra oğlan nikah şahidimiz olduğun için teşekkür ederim diyor arkadan kızılımsı bir kız geliyor.Ama kız baya baya bozuluyor.Yalnız o sahnede oğlan hakkında hiç iyi düşünmedim.Birbirlerine garip acılar çektirip duruyorlar.(hayır faşist misiniz sadist misiniz , çözemedim ki olayınızı.).Yalnız kız yemekte küçükken gittiğimiz düğünde evlenmene karşı çıkacağımı söylemiştim sende kabul etmiştin unutma diyor ve düğünde de öyle yapıyor.Tam çocuk evet diyeceği sırada kutuyu ona yuvarlıyor ve hayır de diyor.Yani bu Sophie'nin cidden sınırları yok.Çocuk dinlemeyip evet deyince kızda kalkıp bizim ilişkimiz var diye töreni bölüyor.Artık babanın da sabrı kalmıyor Julien'e bu beni son görüşün deyip düğünü terk ediyor.Sonrasında Julien kızın gözlerini bağlayıp tren raylarına bırakıyor.Ki ben az kalsın cidden kızın öleceğini böyle ilgincimsi bir son olacağını düşündüm ama kız son anda kurtuldu.Bu olaydan sonra ilginç bir diyalog yaşanıyor ve yolları bir kez daha ayrılıyor.
-Cehenneme git. -On yıl görüşmeyelim.
On yıl içinde ikisi de evleniyor.Julien düzenli bir hayat , bir eş ve iki çocukla mutluluğu yakalayacağını düşünüyor ama tam tersi on yıl boyunca ağlayan ve Sophie'nin zengin-yakışıklı-futbolcu-kasları olan-saçma reklamlarda çıkan-tüm kadın dergilerinde boy gösteren kocasından nefret etmekle geçiren bir adama dönüşüyor.Tam tamına on yıl olduğunda Sophie'nin kendisine döneceğine dair umutları tükenmişken gelen paketi açıyor.İçinden süslü kutu ve bir not -Cap ou pas cap? - çıkıyor.Sophie hiç değişmemiş bir şekilde gene çılgın , gene çılgın.(artık çılgın hafif kalıyor da neyse ama Julien ona hastanede dersini veriyor.)
Uyduruktan tayyare filmlerden kesitler deyip dizilerden kesitler veren.Sonra oradan biri hangi film bu diye sorunca film değil o dizi diye insanları bozmaya çalışan gereksizlerle dolu sayfalarda bunu(fotoğraf mı kesit mi ne desem bilemedim.) görmüşsünüzdür.Komik ki böyle bir sahne böyle bir replik yok filmde.Ama onun yerine ben sizlerle hoşuma giden bir kaç repliği paylaşacağım.
-Yıllar tıpkı gözlük gibidir.Hata yaptırırlar ama kolayca da yok olurlar , yine de çok yorucu.Neyse ki bazen çok hoş gözlükler oluyor , ben bunun farkındayım.(Julien)
-Kulaktan kulağa fısıldayarak ilginç olduğunuzu sanıyorsanız , yanılıyorsunuz.( Hatırlamıyorum:) )
-Monopoly oynamayı severim ama sadece banka bende olduğu zaman.Zenginliğe bayılırım ama borçlanmaktan hiç hoşlanmam...(Julien)
-O her şeye rağmen iyiydi.
On yıl boyunca hiç görünmedi.
Üç bin altı yüz elli iki gün ve üç bin altı yüz elli üç gece...
Benim var oluş nedenlerim bitti.(Julien)
-Önce sen söyle beni sevdiğini, çünkü ilk ben söylersem oyun oynadığımı düşünmenden korkuyorum…(Sophie)
Aaa birde Julien'nin annesini kontrole gelen doktor için yaptığı yorum var :).
-Giydikleri pantolonlar çok kötü , sizce bu halde bize yardım edebilirler mi?(Julien)
Ona kalırsa bizim kadife takım elbise giyen hocalarımız var.Onlar bize fizik anlatabilirler mi Julien?
-Kadife takım elbise giyen erkek evlet olsa sevilmez.(Sena)
Bu iki insan birbirlerini birbirlerine zarar vermeden sevmek için kendi sonlarını kendileri hazırlıyorlar.Birbirlerine sarılıp uzun bir uykuya dalıyorlar.
Ve filmin sonunda mutlu, mutsuz, melankolik ya da depresif bir ruh haliyle gerçek dünyaya dönüyorsunuz...
Kısa sürede bloğun bu kadar okunacağını düşünmemiştim.Özellikle Rusya'dan bakmış olan on okuyucumla birlikte şimdiye kadar ziyaret etmiş olan herkese teşekkürler...
ÖpücükSarılışÖpücükSarılış (xoxo)
İyi seyirler , UçanTavuk .